Mekke’de inmiştir; 99 ayettir. Bazılarına göre 87, 90 ve 91. ayetleri Medine’de inmiştir.
80-84. ayetlerinde Hicr halkından (yani Semud kavminden) söz edildiği için Hicr Sûresi diye adlandırılmıştır. Bu sure zaferanla bir kağıt üzerine yazılır. Sütü az olan bir kadına içirilirse sütü çoğalır. Bir kağıt üzerine yazılıp bir keseye veya cüzdana konulur. Her nereye gidilirse rızkı ve işi gücü artar. Hiç kimse onun alış verişine ulaşamaz. Ticaretinden herkes memnun olur.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
- Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap’ın ve açık anlatımlı Kur’an’ın ayetleri.
- O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.
- Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.
- İmam Muhammed Bâkır (a.s)’dan naklen Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: “Allah’ın velayeti ve saadet (bir kimse hakkında) gerçekleşince, ecel gözlerin önüne dikilir ve arzu arkaya atılır; ancak Şeytan’ın velayeti ve bedbahtlık gerçekleşince, arzu gözlerin önüne dikilir ve ecel arkaya atılır.” İmam Ali (a.s)’dan şöyle nakledilmiştir: “Sizin için en çok korktuğum, iki şeydir, hevese uymak ve uzun arzulara kapılmaktır. Hevese uymak, hakka uymaya engel olur. Uzun arzu da, ahreti unutturur.” Yine şöyle buyurmuştur: “Kul arzusunu uzattığında mutlaka amelini kötüleştirir.” Yine şöyle derdi: “Eğer kul ecelini ve süratle ona doğru gelişini görse, mutlaka dünyayı elde etmek için çaba göstermekten nefret eder.” (el-Kâfî, es-Safî)
- Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık.
- Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.
- Şöyle haykırdılar: “Hey! Kendisine o Kur’an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin.”
- “Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!”
- Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz.
- Hiç kuşkusuz, o Kur’an’ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.
- Yemin olsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz!
- Onlara İlah’ tan bir elçi gelir gelmez, onunla mutlaka alay ederlerdi.
- Biz ona, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz.
- Ona inanmazlar. Oysaki, öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir.
- Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı.
- Kesinlikle şöyle diyeceklerdi: “Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz.”
- Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu, seyredenler için süsledik.
- Ve onu, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.
- Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.
- Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü her şeyden bitirdik.
- Orada sizin için ve rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimse için geçimlikler yarattık.
- Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde indiririz.
- İmam Zeynelabidin (a.s)’dan şöyle nakledilmiştir: “Allah’ın kara ve denizde yarattığı bütün varlıkların bir örneği Arş’ta bulunmaktadır. Bu ayetin tevili de işte budur.” (bk. esSafî Tefsiri.)
- Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.
- Biz, elbette biz,hayat veriyoruz; biz öldürüyoruz. Ve biziz Vâris olanlar.
- Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir.
- Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O’dur onları haşredecek olan. Hakîmdir O, Alîm’dir.
- Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.
- Cini/İblis’i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.
- Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, “Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım.” demişti.
- “Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.”
- Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.
- İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı.
- Allah dedi: “Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?”
- Dedi: “Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım.”
- Buyurdu: “Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun.”
- “Din gününe kadar üzerinde lanet var.”
- Dedi: “Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver.”
- Buyurdu: “Hadi, süre verilenlerdensin.”
- “Bilinen vaktin gününe kadar…”
- Dedi: “Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım.”
- “İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna.”
- Buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
- “Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna.”
- Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.
- Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.
- Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
- “Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya.”
- Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.
- Orada kendilerine zahmet dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.
- Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm.
- Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.
- Onlara İbrahim’in misafirlerinden bahset.
- Hani onun yanına girmişlerdi de “Selam!” demişlerdi. O da “Biz sizden korkuyoruz.” diye konuşmuştu.
- “Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz.” dediler.
- Dedi: “İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?”
- Dediler: “Hakk’a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma.”
- Dedi: “Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!”
- “Amacınız nedir ey elçiler?” diye sordu.
- Dediler: “Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik.”
- “Yalnız Lût’un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız.”
- “Lût’un karısı hariç. O günahkârlarla geride kalacaktır. Öyle takdir ettik.”
- Elçiler Lût ailesine geldiklerinde,
- Lût: “Siz tanınmayan kimselersiniz.” dedi.
- Dediler: “Sana öyle bir şey getirdik ki,onun hakkında kuşkulanıp duruyorlardı.”
- “Sana gerçeği getirdik. Biz, özü-sözü doğru olanlarız.”
- “Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin.”
- Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.
- Şehir halkı geldi. Muştulanmış olmanın sevincini yaşıyorlardı.
- Lût dedi: “Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!”
- “Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
- Dediler: “Seni elâlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?”
- Lût dedi: “Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!”
- Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.
- Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.
- O kentin üstünü altına getirdik Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
- Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.
- Resulullah (s.a.a)’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Müminin basiretinden korkun; çünkü mümin, Allah’ın nuruyla bakar.”
- O kentin izleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir.
- İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.
- Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.
- Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.
- Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.
- Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.
- Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.
- Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.
- Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.
- Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran.
- Kuşkusuz senin Rabbin, evet o, Hallâk’tır, hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir.
- Yemin olsun ki, biz sana çift mânalılardan yedi taneyi(tekrarlanan 7 ayeti) ve şu büyük Kur’an’ı verdik.
- Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!
- Ve de ki: “Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!”
- Aynı şekilde, o yemin edip duranlara(bölücülere) da beyyineler indirmiştik.
- Onlar ki Kur’an’ı parça parça yaptılar.
- Rabbine yemin olsun ki, biz onların hepsinden mutlaka hesap soracağız;
- Yapıp ettiklerinden…
- Emrolunduğun şeyi, kafalarını çatlatırcasına tebliğ et; şirke bulaşmışlara aldırma.
- Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz.
- Allah ile beraber başka ilahlar benimseyenler yakında bilecekler.
- Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz.
- Şimdi sen, Rabbine hamt ile tespih et ve secde edenlerden ol!
- Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et!