44 Duhân Sûresi

Mekke’de inmiştir; 59 ayettir.
Bu sûre, 10. ayetinde geçen “duhan” (duman) kelimesinden adını almıştır. İmam Sadık (a.s)’dan şöyle dediği nakledilmiştir: “Kim farz ve nafile namazlarında Duhan Sûresi’ni okumayı âdet edinirse, Allah onu kıyamet günü güvende olanlardan olarak diriltir, onu Arş’ının altında gölgelendirir, kolay bir hesaba tâbi tutar ve kitabını sağ eline verir.” (bk. Sevabu’l-A’mal ve Mecmau’l-Beyan.) Bu sure bir kağıda yazılıp üstte taşınırsa bütün hükümdarların şerrinden emin olunur. Halkın gözünde heybetli olunur. Herkese şirin görünür, her gören kendisini sever. Bir kağıt üzerine yazılıp suyu içilirse karındaki zorluğa, kabıza fayda verir. Def’-i haceti kolaylaştırır.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

  1. Hâ, Mîm.
  2. O ayan-beyan gösteren Kitap’a yemin olsun ki,
  3. Biz onu bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız.
      İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Kur’ân toplu olarak Ramazan ayında Beytü’l-Mamur’a nazil oldu. Sonra yirmi yıl boyunca (halka iletilmek üzere Peygamber’e) indi.” (bk. el-Kâfî, c.2 s.629.)
  4. Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir,
  5. Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz,
  6. Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir.
  7. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz.
  8. İlah yoktur O’ndan başka! Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir O, önceki atalarınızın da Rabbidir,
  9. İş, onların sandığı gibi değil! Bir kuşku içinde oynayıp oyalanmaktadırlar.
  10. Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle.
  11. İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu.
  12. “Ey Rabbimiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten müminleriz.”
  13. Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara.
  14. Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: “Eğitilmiş bir mecnun!”
  15. Biz azabı biraz kaldırırız; siz eski halinize tekrar dönersiniz.
  16. Gün gelir, en büyük vuruşla vururuz biz. Şu bir gerçek ki, intikam da alırız biz!
  17. Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun’un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara.
  18. Şöyle sesleniyordu: “Ey Allah’ın kulları, bana gelin! Çünkü ben sizin için güvenilir bir resulüm.”
  19. “Allah’a karşı ululuk taslamayın! Ben size apaçık bir kanıt getirmekteyim.”
  20. “Ben, beni taşlamınzdan Rabbim ve Rabbinize sığındım.”
  21. “Bana inanmadınızsa bari benden uzak durun!”
  22. Sonra Rabbine, “Bunlar suç işleyen bir topluluktur.” diye yakardı.
  23. Bunun üzerine, Allah buyurdu: “O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.”
  24. “Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur.”
  25. Geriye nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.
  26. Nice ekinler, nice seçkin makamlar.
  27. İçinde zevk sürdükleri nice nimetler.
  28. İşte böyle! Onlara başka bir toplumu mirasçı kıldık.
  29. Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!
  30. Yemin olsun, İsrailoğullarını, rezil edici bir azaptan kurtardık.
  31. Firavun’dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi.
  32. Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde âlemlere üstün kılmıştık.
  33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik.
  34. Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki:
  35. “İlk ölümümüzden başkası yok! Biz diriltilecek filan değiliz!”
  36. “Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!”
  37. Onlar mı hayırlı yoksa Tübba’ halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helâk ettik; çünkü onlar, suç işlemiş insanlardı.
  38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık.
  39. İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
  40. Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma buluşma yeridir.
  41. Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.
  42. Allah’ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz’dir, Rahîm’dir.
  43. Şu bir gerçek ki zakkum ağacı,
  44. Suçluların yemeğidir.
  45. Erimiş maden misali, karınlarda kaynar.
  46. Sıcak suyun kaynaması gibi…
  47. “Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün!”
  48. “Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!”
  49. “Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin.”
  50. “İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.”
  51. Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır;
      Abdullah b. Sinan, İmam Cafer Sadık (a.s)’ın şöyle dediğini nakleder: “Kim Allah’ın sevdiği şeylere yönelirse, aziz ve celil Allah da onun sevdiği şeylere teveccüh eder ve kim Allah’a sarılırsa, Allah onu korur. Allah kime yönelir ve kimi korursa, gökten yere düşse de veya bir bela gelip yeryüzünün bütün halkına sarsa da, o, takvasıyla Allah’ın hizbinde her beladan korunmuş olur. Allah Teala, “Takvalılar, güvenli bir yerdedirler.” diye buyurmuyor mu?” (el-Kâfî, c.2, s.65.)
  52. Bahçelerde, pınar başlarında.
  53. İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar.
  54. İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.
  55. Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler.
  56. Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
  57. Rabbinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı.
  58. Biz o Kur’an’ı senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
  59. Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler.
AhmetŞakar.Com çerez kaydetmemekte, kişisel bilgilerinizi kullanmamakta ve reklam göstermemektedir.