Mekke’de inmiştir; 55 ayettir.
Birinci ayeti ay anlamında “el-kamer” kelimesini içerdiği için bu adla anılmıştır. İmam Sadık (a.s)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Kim İktarebetu’s-saae (Kamer) Sûresi’ni okursa, Allah onu cennet develerinden bir deveye bindiği hâlde mezarından çıkarır.” (bk. Sevabu’l-A’mal.) Bu sure Cuma günü, Cuma vaktinde yazılır. Üstte taşınırsa halk arasında makbul, izzet ve hürmet sahibi olur. Bütün işleri kolayca neticelenir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
- Saat yaklaştı, Ay yarıldı.
- Bir ayet-alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: “Sürüp giden bir büyüdür bu!”
- Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
- Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.
- Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.
- O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık şeye çağırdığı günde,
- Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir, çıvgın mı çıvgın!
- Boyunları büküktür çağıranın önünde. Derler ki o küfre saplananlar: “Çok zorlu bir gün bu!”
- Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve “Mecnundur bu!” dediler. Ve durduruldu kulumuz.
- Bunun üzerine yakardı Rabbine, “Yenilgiye uğradım işte, yardım et!” diye. . .
- Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile.
- Ve yardık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.
- Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde.
- Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için.
- Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak?
- Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
- Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
- Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!
- Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, uğultulu bir kasırga gönderdik.
- İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
- Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
- Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
- Semûd da uyarıları yalanlamıştı.
- Şöyle demişlerdi: “İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz. “
- “Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir. “
- Yarın bilecekler, kimmiş yalancı küstah!
- Bir imtihan aracı olarak kendilerine dişi deveyi göndereceğiz. Artık gözetle onları ve sabret!
- Suyun, aralarında bölüştürüleceğini onlara bildir. Her su içiş nöbetledir.
- Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı.
- Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
- Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.
- Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
- Lût kavmi de uyarıları yalanladı.
- Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgâr gönderdik. Sadece Lût’un ailesini, seher vakti kurtarmıştık,
- Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.
- Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.
- Yemin olsun, Lût’un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?
- Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.
- Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!
- Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
- Yemin olsun, Firavun hanedanına da uyarılar gelmişti.
- Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.
- Sizin kâfirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir dokunulmazlık mı var?
- Yoksa, “Biz, yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar?
- O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
- Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!
- Kuşkusuz, suçlular, şaşkınlık ve çılgınlık içindedir.
- O gün yüzleri üstüne ateşe sürüklenirler. “Cehennemin dokunuşunu tadın bakalım!”
- Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir kaderle yarattık.
- Emrimiz bir tektir, bir göz kırpma gibidir.
- Yemin olsun, biz sizin benzerlerinizi hep yok ettik. Fakat düşünen mi var?
- Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir.
- Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır.
- Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.
- Güçlü bir Melîk’in katında, özü-sözü birlere has oturma yerlerinde