“Ey insanlar, bize altı şey verildi ve yedi şeyle başkalarına üstün kılındık.
İlim, hilim, cömertlik, fesahat, yiğitlik verildi ve müminlerin gönüllerine sevgimiz ihsan edildi. Bizi başkalarına şu sebeple üstün kıldı: seçilmiş peygamber Muhammed bizdendir; onu ilk gerçekleyen, imanını ilk izhar eden Sıddık (Ali), Cafer Tayyâr, Allahın ve Resûl’ünün Arslan’ı Hamza ve bu ümmetin, iki torunu ve deccalı öldürecek Mehdi bizdendir.
Beni tanıyan tanır; tanımayana da atalarım ve ailemin kimler olduğunu haber vereyim:
Ey insanlar! Ben Mekke ve Minanın, Zemzem ve Sefanın Oğluyum.
Ben, abasının eteğinde Hacer’ül-Esved’i taşıyarak yerine yerleştirenin oğluyum.
Ben, tavaf ve sâyı herkesten daha üstün edenin oğluyum.
Ben, haccı en üstün eda edenin ve telbiye diyenin oğluyum.
Ben, burâka binip göğe çıkanın oğluyum.
Ben, geceleyin Mescid-i-Harâm’dan Mescid-i Aksa’ya varan peygamberin oğluyum.
Ben, Cebrîl ile Sidretü’l-Müntehâ’ya varan zâtın oğluyum.
Ben, hakkında, «Yaklaştı, yakınlaştı; iki yay kadar kaldı, yâhut daha da yakın» denen zâtın oğluyum.
Ben, Allah Teala’ya en çok yakınlaşanın oğluyum.
Ben, gökte meleklerle birlikte namaz kılanın oğluyum.
Ben, Allah’ın dilediği, kendisine vahyedilenin oğluyum.
Ben, Muhammed Mustafa ve Aliyyü’l Mürteza’nın oğluyum.
Ben, Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye ve kelime-i tevhidi ikrar ettirinceye kadar savaşanın oğluyum.
Ben, Resûlullahın huzurunda iki kılıçla savaşanın, düşmana iki mızrakla vuranın, iki kere hicret edenin, iki kere biat edenin, Bedirde, Huneynde kafirlerle vuruşanın, göz ucuyla bakıncaya kadar bile Allaha şirk koşmayanın oğluyum.
Ben, müminlerin sâlihi, peygamberlerin vârisi olanın, müşrikleri ortadan kaldıranın, dine bidat katanların köklerini kazıyanın, Müslümanların emirinin, savaşların nurunun, ibadet edenlerin ziynetinin, ağlayanlara baş tacı olanın oğluyum.
Ben, sabırlıların en sabırlısının, Peygamberin Ehlibeytinin en üstün namaz kılanının oğluyum.
Âlemlerin Rabbinin Resûlü Yâsîn’in soyundan olan, gecelerini ibadetle geçirenlerin en üstünü bulunanın, Ben, Cebrîl’le güçlendirilen, Mikâl’le yardım görenin oğluyum.
Ben, müslümanların haremini koruyanın; nakisin , kasıtin ve marikin ile savaşıp onları öldürenin ve hizipleri dağıtan kimsenin oğluyum.
Ben, Kureyş’in en üstünün oğluyum.
Ben, Allah ve peygamberinin davetini kabul eden müminlerden ilkinin oğluyum.
Ben, imanda herkesten öne geçenin, saldırganların belini kıranın ve müşrikleri ortadan kaldıranın oğluyum.
Ben, Allahın münafıklar için karar kıldığı oklarından bir ok mesabesindeki kişinin, Allah kullarının hikmet dilinin, Allahın dinine yardım edenin, Onun emrinin velisinin, Allahın hikmet bostanının ve ilahi ilmi taşıyanın oğluyum.
O, delikanlı, civanmert, cömert, güzel yüzlü, hayırların tamamı, efendi, büyük, yüce, Allah’ın isteklerine razı, sorunlarda önder, sabırlı, daima oruçlu, her türlü kirlilikten pak ve çok namaz kılandır.
O, düşmanların neslinin kökünü kazımış, küfür topluluklarının omurgasını kırmıştır.
O, sabit ve güçlü bir kalbe, sağlam ve dayanıklı bir iradeye ve yıkılmaz bir azme sahiptir. Mızraklar savaşta birbirlerine çarpıp karıştığında onları bir değirmen gibi ufalayıp un ufak eden ve rüzgara savurduğu cesur bir aslan gibidir.
O, Hicazın aslanı, Irakın efendisi ve büyüğüdür. Mekki, Medeni, Hifi, Ukabi, Bedri, Uhudi, Şeceri ve muhaciridir ki tüm bu sahnelerde yer almıştır.
O, arabın efendisi, savaş meydanının aslanıdır; iki meşarın varisi ve iki oğlun, Hasan ve Hüseyinin babasıdır.
Evet o, dedem Ali bin Ebu Talip’tir.”
Sonra şöyle buyurdu:
“Ben, dünya kadınlarının efendisi Fatımatu’z-Zehra’nın oğluyum.
Ben, Kerbela şehidi Hüseyinin oğluyum.
Ben yüceler yücesi Rabbimin vahiy gönderdiği kimsenin oğluyum. Ben Kerbelada katledilen Hüseyinin oğluyum.
Ben, Ali Murtaza’nın, Muhammed Mustafa’nın, Fatıma Zehra’nın, Hatice Kübra’nın, Sadru’l-Münteha’nın ve Tuba ağacının oğluyum.
Ben Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib’im!
Ben malı yağmalanmış, ailesi esir alınıp buraya getirilmiş adamın oğluyum.
Ben Fırat’ın kenarında şehit edilen, kimsenin kanını dökmeyen, boynunda kimsenin hakkı bulunmayan o büyük insanın oğluyum.
Ben, kana bulanmış kişinin oğluyum.
Ben kanını son damlasına kadar Rabbi uğruna verip al kanlara boyanan o eşsiz yiğidin oğluyum.
Ben, mateminde meleklerin ağladığı kişinin oğluyum.
Ben, kuşların mateminde hıçkırarak ağladığı kişinin oğluyum.”
İmam Zeynel Abidin, o kadar bu iftihar dolu hamasetlerden bahsetmiştir ki insanların ağlama sesleri yükselmiş ve büyük bir tepki ve inkılap oluşmuştur.
Yezid oradakilerin heyecan ve gazap ile karışık pişmanlık duygularını görünce paniğe kapılmış ve müezzine ezan okumasını istemiştir. Bu şekilde İmam Zeynel Abidinin sözünü bastırabileceğini ve susturacağını düşünmüştür.
Müezzin kalktı ve ezan okumaya başladı. Allah-u Ekber dediğinde;
İmam Seccad şöyle buyurdu:
Allah’tan daha büyük hiçbir şey yoktur.
Eşhedü enne ilahe illallah dediğinde,
İmam şöyle buyurdu:
etim, kemiğim, kanım, derim, kılım Allah’ın birliğine tanıklık etmektedir.
Eşhedü enna Muhammeden Resulullah dediğinde,
İmam, yezide dönerek şöyle buyurdu:
Adı anılan Muhammed senin mi deden yoksa benim mi dedem? Eğer deden olduğunu iddia edersen yalan söyler ve kafir olursun ve eğer benim dedemse neden onun ailesini öldürdün ve hepsini kılıçtan geçirdin?!
Sonra müezzin ezanın gerisini okumuş ve yezid kalkarak öğlen namazını kılmıştır.